Tekstil hayatına 1800’lü yılların sonunda ailenin Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki eski adı olan Gaffarzadeler olarak ipek böcekçiliği ile başlayan İpeker Ailesi, 1920 yılında ipek iplik üretimi, 1930 yılında dokuma ve 1940 ile boya – baskı birimlerini de ekleyerek Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli entegre ipek tesislerinden biri konumuna geçmiş.
Cumhuriyet döneminde 1930 yılında aile İpeker soyadlarını alarak, firma da bugün %100 aile şirketi olarak devam etmektedir. İpeker, Bursa OSB’de iplik hazırlık, dokuma, boyama, baskı, gravür, apre departmanları ile entegre bir tesistir. Çok esnek üretim kabiliyetine sahip tesiste son teknoloji makine parkı içerisinde özellikle baskı alanında sınırsız çözüm sunabilmektedir. Filmdruck, rotasyon ve digital baskı tesisleri, bunun paralelindeki son teknoloji gravür departmanı baskıcılığı çok ileri tekniklerle yapabilmesine imkan vermektedir. Boya konusunda da son derece katma değerli ürün grupları yer almakta ve fibrile cupro üretimi de sadece İpeker tarafından sertifikalı olarak yapılabilmektedir. Cupro, tencel, viskon, pamuk, yün, keten, polyamid, polyester, rami, modal, ipek ve bunların elastanlı karışımları dokuma, jakarlı dokuma, örgü kumaşlar olarak boyalı veya baskılı olarak koleksiyonlarında yer almaktadır. İpeker Como, İpeker Augsburg, İpeker UK ve İstanbul İpeker ofisleri üzerinden yabancı dizaynırların bölgesel olarak hazırladıkları zengin koleksiyonlar Bursa tesisinde üretilmektedir. İpeker kendi koleksiyon üretimini yapan bir firmadır. İpeker Yönetim Kurulu Üyesi, İdari ve Ticari Koordinatörü G. İhsan İpeker, çalışmalarıyla ilgili sorularımızı cevaplandırdı
Tekstilde terbiyenin önemi nedir? Terbiye işlemi ile ürüne nasıl bir değer ve özellikler katılıyor?
“Tekstilde terbiye denildiğinde aslında tekstilin kalbinden bahsetmiş oluyoruz. Aynı örgü veya dokuma bezin farklı fabrikalar arasındaki terbiye kabiliyet ile çok farklılık gösterebileceğini görüyoruz. En katma değerli ürünü dokuyabilirsiniz, ancak yanlış veya eksik terbiye koşulları ile “basic” ürün grubuna indirgeyebilirsiniz. Ucuz bir kumaşı da üstün terbiye koşulları ile çok daha katma değerli hale getirebilirsiniz. Kumaşın özelliklerini de aynı koşullar altında değiştirmek mümkündür. Sonuç olarak terbiye = tekstil kabiliyetidir.”
Terbiye işlemi için makine ve kimyasal ihtiyacı söz konusu. Bu aşamada makine ve kimya üreticilerinden beklentileriniz nelerdir?
“İyi, kabiliyetli terbiye için öncelikle “know-how” sahibi bir ekip, nitelikli process hatları ve teknolojik/ innovatif kimyasal gereklidir. Bu noktada, makine ve kimyasal üreticilerine büyük görev düşmektedir. Hatta bizce yeni kimyasal da, yeni makine de birbirine kabiliyet arttırmak söz konusu olduğunda bağımlıdır. Makine ve kimyasal üreticilerinin de bizim kadar piyasaya, modaya, müşteriye yakın olması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün artık moda oluşturacak terbiye özellikleri kadar performans kriterlerini de geliştirmek bir o kadar önem taşıyor. Diğer çok önemli bir husus da çevre ve insan sağlığıdır. Bazı makine ve kimyasal üreticilerinin bu konulardaki farkındalığının daha ileri olduğunu görüyor ve bu partnerleri tercih ediyoruz.
Farklı kumaş veya ipliklerin istenilen kalitede terbiyesi için yeterli know-how’a sahip miyiz? Terbiye ve boyahanelerimizin durumu nedir?
“Maalesef Türkiye genelindeki “basic“ mal grubu üretimi çok yüksek oranlarda. Burada 1. kriter maliyet oluyor dolayısıyla firmalar ucuz üretim odaklı çalışıyor. Ancak bizimde içinde olduğumuz yüksek segment ürünler üreten belirli üreticilerin kendi alanlarındaki terbiye “know-how”ı çok yüksek. Mesela İpeker’e özgü bir ürün olan kontünü flamandan üretilmiş fibrile bakır ipeği (CUPRO) tamamen terbiye ve boyahane “know-how” ı gerektirir ki dünyada başarabilen firma sayısı çok azdır. Türk tekstili katma değerli ürünlere konsantre olmalıdır. Bugün İtalya’nın ortasında yüksek volumelerde katma değerli ürün üretimi yapılmakta, işte Türkiye için gelecek bu segmenttedir.
Çevre ve insan sağlığı konusunda yapılması gerekenler nelerdir? Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor?
“Çevre ve insan sağlığı çok konuşulmakta ancak birçok üretici tarafından yeterince uygulanmamaktadır. Maalesef bu konularla ilgili denetimlerinde yetersiz kaldığını görmekteyiz. Çevre ve insan sağlığına duyarlılığı ölçmenin en kolay 3 kriteri belirlidir; baca gazı emisyonları, firma atık ve atık suyu analizi, ürünlerdeki “eko-tex” belgesi. Bugün halen OSB alanları dışarısında üretim yapan birçok firma mevcuttur, hatta bunların birçoğu kömür kullanmaktadır. Doğru yöntemler ve arıtma ile OSB dışı üretenler bu grubun dışındadır. OSB dışı firmaların çoğu arıtma kurmakta ancak esas maliyetin onu çalıştırmak olduğu bu tesisleri göstermelik olarak operasyonda tutmaktadırlar. İnsan sağlığı açısından da “eko-tex” sertifikasının içeriği çok önem taşımaktadır. Bugün birçok üretici maalesef 1 veya 2 başlık altında sertifikasyon almakta ancak sonrasında sertifikaları olmayan her işlemi yapmaktadır. Normalde genel işleyişi ve koleksiyonu olan bir firmanın minimum senelik 20.000 Avro sertifikasyon olur, ancak firmalar 1000 – 2000 Avro tutan başlıklar altında genel tekstil yapmaktadırlar. Bizim firmamız bu konuda öncü firmalardan bir tanesidir ve internet sitemizde tüm içeriğimiz detaylı olarak güncel haliyle takip edilebilmektedir. Yani müşterimiz bu sene yakma moda oldu dediğinde, bunu yapacak firmanın yakma olacak bütün bezlerini, boya ve kimyasalları ile beraber önceden sertifikalandırmış olması gerekir. Bu örnek çok şey anlatmaktadır. Sürdürebilirlik için aynı zamanda izlenebilirlik ve takip edilebilirlik gerekmektedir. Mesela firmamız son dönemde “Newlife” recycle GRS (Global Recycle Standart) sertifikalı ürünler üretmektedir. Burada son kıyafetten geriye kaç boş plastik şişe kullanıldığı hesap edilebilmektedir, izi sürülebilmektedir. Üretimin sürdürülebilir olması için insana doğaya saygılı şartlarda olması gerekir.
Sektörün kalifiye eleman durumu nedir? Konu hakkında görüşleriniz ve yapılması gerekenler nelerdir?
“Sektörde mühendis ve uzman seviyesinde yeterli personel yetişmektedir ancak “know-how” açığı mevcuttur. Standart üretim metotlarını uygulamada yeterli eleman gücü mevcuttur ancak katma değerli üretime yönelik elemanda yetersizlik görülmektedir. Son dönemde bir başka sıkıntımızda elemanların kurumsallaşmamış yapılar tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Elemanlar onlar için ne kadar vergi yatırıldığını, işverene maliyetini umursamamakta gerekirse maaşlarının bir bölümünü kayıtsız almayı tercih etmektedirler. İşte bu noktada bizler gibi kurumsal firmalar haksız rekabet ile karşı karşıya kalmış oluyor ve eleman bulmakta zorlanıyorlar. Hâlbuki doğru bir hesapla eleman kıdem alacağını da tam hesap etse kurumsal firmaları tercih etmenin faydalarını yaşayacaklar, maalesef yarınlarını çok düşünmeyen bir jenerasyonla karşı karşıyayız.”
Dünya terbiye sanayisini dikkate aldığımızda Türk terbiye sanayimizin geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
“Terbiye sanayimiz doğru teknoloji yatırımlarını yapar, kaliteli ve çevreye duyarlı üretimi benimser, dünya piyasalarını yerinde izler, geleceğe yatırım yaparsa, şahsım olarak geleceğini açık görüyorum. Ancak birçok firmamız bu kriterleri sağlayabilecek gibi gözükmüyorlar. Mantalite değişimi ve eğitim artışı gereklidir.”