Erkek takım elbise ve kostüm üzerine Laleli piyasasının en tanınmış markalarını üreten Klasmen Tekstil ortaklarından Bayram Kaya ile, yeni kurulan üretim tesisleri ve fason üretimden kendi üretimlerini gerçekleştirmeye geçiş süreci hakkında sohbet ettik.
Ülkemizin lokomotif sektörlerinden birisi olan konfeksiyon ve hazır giyim sektörü ile tanışmanız nasıl oldu?
“İstanbul’a geldiğimde çeşitli işlerde çalıştım ama sonunda konfeksiyon ve hazır giyim sektöründe kariyer yapmaya ve kendi işimi kurmaya karar verdim. Bugün vermiş olduğum bu kararın ne kadar isabetli olduğunu görmenin ve başarmış birisi olmanın gururunu yaşıyorum. 1989 yılında İstanbul’a ilk geldiğimde bayan dış giyim üzerine bir firmada çalışmaya başladım. Laleli piyasasında İstanbul Polony markası ile üretim yapıyorduk ve Polonya pazarına çalışıyorduk. Çok kısa sürede mesleği hatta çalıştığımız yurt dışı pazar itibariyle Lehçe’yi öğrendim. Ancak 1992 yılına geldiğimizde gerek ailevi nedenler, gerekse çevre koşulları sebebiyle başka sektörlerde iş hayatıma devam etmek zorunda kaldım. 10 yılı aşan bu sürecin ardından 2004 yılında, bu kez erkek giyim üzerine sektöre tekrar dönüş yaptım.”
Klasmen Tekstil hakkında kuruluşundan bugüne gelişimi il ilgili neler söylemek istersiniz?
“Aslında Klasmen’in kuruluşunu 2004 yılındaki sektöre dönüşümle başlatabiliriz. İşe fason üretim yaptırıp sadece pazarlayarak başladık. Ağırlıklı olarak Laleli piyasasına iş dikiyorduk. ANTONI ZEEMAN ve TORRES isimli kendi markalarımızın yanı sıra iç piyasadan önemli markalardan gelen talepleri de karşılamaya başladık. Örneğin JAKAMEN bunlardan birisidir. Fason iş diktirdiğimiz yer sayısının artışı bir takım sorunları da beraberinde getirdi. Özellikle kalite ve standart üretim anlayışında istikrar sağlamak çok zor oluyordu.
Bunun yanı sıra fason atölyelerimizin davranışları da bana hırs yaptırdı ve sonunda kendi üretim atölyemizi kurmaya karar verdik. 2014 yılının başlarında start verdiğimiz proje ile çok profesyonel bir kadro sayesinde planlanandan çok daha kısa süre içerisinde günde 400-450 takım elbise üretim kapasitesine ulaştık. Adetten ziyade kaliteli ve standart üretime önem veren bizler için gelinen bu seviye ciddi bir başarıdır.”
Sektörün ve firmanızın 2013 yılındaki durumu nasıldı? Varsa yatırımlarınızdan biraz bahseder misiniz?
“Sektör son yıllardaki stabil durumunu korudu diyebiliriz. Biz firma olaraksa büyümeye devam ettik. Bahsettiğim üzere bu yılbaşında faaliyete geçen yeni üretim tesisimizin hazırlıklarını geçen yıldan başlatmıştık. 2013 yılında tesis, ekipman, makine ve teçhizat alımlarına yönelik alt yapı ve fizibilite çalışmalarını gerçekleştirdik. Adımlarımızı planlı attık, acele etmedik. Her şeyin en iyisini imkanlar ölçüsünde yapmaya gayret ettik. Sektörün içinde bulunduğu durumla pek ilgilenmedik. Çünkü siz işinizi iyi yaparsanız, gereken emeği sarf ederseniz şartlar sizi çok da fazla etkilemez. Piyasanın durumu, sektörde durgunluk gibi klişeler artık işleri iyi gitmeyenlerin tek dayanak noktası oldu. Bence iş kendimizde bitiyor. Önce tek tek birey olarak, sonra kurumlar olarak herkes işini iyi yaparsa piyasanın kötü olma gibi bir şansı yoktur diye düşünüyorum.”
Makine parkuruna yatırım yaparken nelere dikkat edersiniz? Yeni ekipman seçiminizi etkileyen en önemli faktörler nelerdir?
“Ekipman ve makine seçiminde öncelikle mutlaka kaliteye dikkat ederim. Benim prensibim; ucuzlar içinde kalitelisini değil, kaliteliler içinde ucuzunu aramaktır. Beraberinde alınacak ekipmanın amaca ve yapılacak işe uygunluğu çok önemlidir. Uzun yıllara dayanan piyasa gözlemlerim ve tecrübelerim maalesef çok gereksiz makine alımları yapıldığını da bana göstermiştir. Tabi bir de mümkünse, o alanda alternatifi varsa yerli ekipman almayı tercih ederim. Dikiş makinelerinde ülkemizde üretim olmadığından maalesef böyle bir imkanımız yok ama özellikle ütü makinelerinde durum farklı. Artık dünya çapında tanınan ve çok kaliteli ürünleri olan yerli markalarımız var. Biz de ütüde yerli marka ile çalışmayı tercih edenlerden birisiyiz.”
Ütüleme ekipmanında yerli marka olarak Malkan tercihiniz konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce doğru bir tercih mi oldu? Malkan’dan memnun musunuz?
“Yıllardır fason üretim yaptırdığım dönemlerde, pek çok firmada, çok çeşitli ütü makinelerini gözlemleme imkanım oldu. Farklı ütü markalarını tecrübe ettim. Ve şunu gördüm; yaptığımız işte, özellikle de cekette ütüleme işlemleri, işin en kritik ve püf noktası. Adeta yapılan işi gösteren en önemli unsur ütü presleridir. Bu yüzden son ütü aşaması bir konfeksiyon fabrikasının göz bebeği olmalıdır. Malkan’ı uzun zamandır piyasadan tanıyor ve izliyorduk. Birçok yerde Malkan’ın presleri ile karşılaştım ve çalışırken gördüm. Malkan’ın preslerinde ulaştığı kalıp-form uyumu en üst seviyelerde. Çok profesyonel bir ekibi var ve üretimin her aşamasını bilerek, tam ihtiyacınıza göre üretim gerçekleştiriyor. Satış sonrası destek hizmetleri son derece ileri düzeyde. Preslerin formlarının yanı sıra programlama özellikleri de ileri teknoloji ürünü. Operatör açısından kullanımı çok pratik ve basit olduğu kadar her çeşit kumaşa kolayca uyarlanabilecek esnekliğe sahip. Mesela; ütü preslerinde kalıp uyumsuzluğu ya da programlama yetersizliği yüzünden, bant içinde yapılan bazı işçilikler heba olabiliyor. Yani pres yapılan işi bozabiliyor. Malkan’ın preslerinde bunu asla göremezsiniz. Tam aksine işçiliğinizi daha öne çıkaran ütüleme neticeleri alıyorsunuz. Ürününüz daha kaliteli ve albenili görünüyor. Dolayısıyla doğru bir tercih yapmanın memnuniyetini yaşıyoruz.”
2014 yılında sektör ve firmanız hakkında beklentileriniz nelerdir?
“Bu yıl Türkiye’de bir seçim yılı olarak yaşanıyor. Siyasi gelişmelere haddinden fazla endeksli ve kırılgan yapıda bir ekonomimiz var. Bu yüzden sektör açısından geçen yıla oranla çok fazla bir değişiklik ön göremiyorum. Biz yine bu sene de kendi işimize bakıyoruz. Nasıl daha iyisini yapabiliriz diye uğraşıyoruz. Kadromuzu ve üretim ekibimizi hem nicelik hem de nitelik bakımından geliştirmeyi hedefliyoruz. Şimdi kadroya yatırım yapma zamanı. Kaliteli üretim, kaliteli ekipman olduğu kadar iyi yetişmiş ve kaliteli bir ekibe sahip olmaktan da geçer. Bu aynı zamanda üretimde istikrar da kazandırır. Yani sürekli aynı kapasitede ve kalite seviyesinde ürün çıkarabileniz için çok iyi bir ekibe ihtiyacınız var. Böylece kendi üretimimiz olan markamızı kendimiz pazarlama hedefini gerçekleştirmede ilk adımı atmış oluyoruz. Akabinde katma değeri yüksek ürün ve ihracatımızı artırma hedeflerimize doğru yol almaya devam ederiz.”