Krizi özlediniz!

Spread the love

Anlaşıldı, krizi çok özlediniz. Özlemek ne kelime, yanıp
tutuşuyorsunuz.
Diyeceğimiz şudur. Boşuna uğraşmayın. İçi boşalmış
bayat tekerlemelerle, krizi olgunlaştıramazsınız. Krizi
patlatmak için, bir dizi taze malzemeye ihtiyacınız var.
İsterseniz, mükellef ve dört başı mamur bir krizin
gereklerini bir kere daha özetleyelim.
-Her şeyden önce, ülkenin ufkunu karartacak bir
siyasi kriz üretilmeli, erken seçim nutukları atılmalı,
siyasi gerginlik her fırsatta körüklenmeli.
-Devlet ricali sık sık ve buruk bir tonla, “Sevgili vatandaşlarım!”
diye başlayan ve “Ülkemiz çok kritik
bir dönemden geçiyor. Her zamankinden daha
fazla birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu
günlerde…” diye devam eden dokunaklı konuşmalar
yapmalı, tüm vatandaşları kucaklamalı.
-Ankara’da konuşlanmış olan üst düzey zevata, üst düzey brifingler verilmeli.
-Brifingler, “Vakitlerinizin ne kadar kıymetli olduğunun idraki içinde, özet olarak sunuyorum, efendim” gibisinden yalaka cümlelerle süslenmeli.
-”Kâfi, tenevvür ettik!” tarzında bir ikaz gelmedikçe, toplantılar tam gaz devam etmeli.
-İş âleminin seçkin temsilcileri, bir kısım sivil toplum kuruluşları, sendikacılar da boş durmamalı, beyanat üzerine beyanat vererek durumun vahametini vurgulamalı.
***

Dahası..
-Risk primi tırmandırılmalı, ülkenin müflis olduğu, her fırsatta dile getirilmeli.
-Kredi derecelendirme kuruluşlarının negatif raporları, birbiri ardına sökün etmeli.
-Merkez Bankası, bir iç ya da dış şok ile karşılaşıldığında, likidite ve banka krizi çıkarmak için elinden ne geliyorsa yapmalı. Bankaları, üzerinde oturdukları mayınlı bono ve tahvil stoku ile baş başa bırakmalı. (Bu konuda, “The Demirbank Case” (Demirbank Olayı)” başlığı altında döktürülen bilimsel makalelerden ve Şubat 2001 krizinden yararlanılabilir.)
-Birkaç büyük bankanın sıkıntıda olduğu ve batabileceği söylentileri, sistematik bir biçimde yayılmalı.
***
-Tam da bu ortamda, Merkez Bankası Başkanı, bir basın toplantısı düzenleyerek istifa etmeli. Basın toplantısında, politik baskılara direnemediğini, özerkliğinin zedelendiğini, “vakur” ve “muzaffer” bir eda ile ima etmeli. Basının ısrarlı sorularına, cevap vermemeli; bir süre dinleneceğini söylemeli. Görülen lüzum üzerine, Hazine Müsteşarı ve bazı özerk kurulların başkanları da istifalarını sunmalı.
-Türk halkının bir bölümünün, “Biz bu filmi görmüştük. Galiba yine kazıklandık!” gibi bir muzır psikolojiye kapılmasını önlemek için her türlü dezenformasyon tekniğinden yararlanılmalı.
-Medya, “Az sonra şok açıklamalar, sayın seyirciler..” diyerek, şok yalanlarla halkımızı gevşetmeli; krize, zamlara, yoksulluğa, işsizliğe “anestezi” sağlamalı.
***
Sevgili monşerler.. Söylemesi bizden, icraat sizden. Netice itibariyle, bu ülke, tapulu çiftliğinizdir. Tepe tepe kullanın!