Tedarik zinciri, ulaşılabilirlik sayesinde hem ürünlere, hem de markanın kendisine değer katıyor. Ancak bu ulaşılabilirlik genelde üçüncü parti çözüm ortakları olan lojistik firmaları sayesinde gerçekleşiyor. Bu sürecin kontrolünü lojistik firmalarıyla paylaşan markalar, süreci iyi yönetmezlerse bir markanın kâbusu olan “sadık tüketicileri kaybetme” durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Tüketicilerin girdikleri bir mağazada istedikleri markanın istedikleri ürününe hemen ulaşmaları markaların sadık tüketici kitlesini oluşturmasını sağlıyor. Özellikle günlük tüketim malzemelerinde rafta ürünü görmemek, tüketiciyi anlık karar değişiklikleriyle aynı ürünün ikamelerine ya da farklı markalara itiyor. Ürünün rafta kalmasını, her zaman ulaşılabilir olmasını sağlayan etken ise marka ne kadar süreklilik politikaları üretse de, ürünlerin lojistik operasyonlarını gerçekleştiren lojistik firmaları oluyor. Tedarik zincirinin sürekliliğinde topun sadece lojistik firmalarında olmadığını belirten Batu Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, “Markalar imajlarının gerektirdiği şekilde her rafta mı, yoksa sadece hedef kitlelerinin yoğun olduğu bölgelerde mi olmalılar kara vermeli ve lojistik anlaşmalarını bu yönde yapmalılar. Ayrıca nasıl reklam faaliyetlerini koordine etmek için reklam ajansı deneyimli uzmanlar istihdam ediliyorsa, lojistik operasyonlar da aynı şekilde bu sektörde bulunmuş kişiler tarafından koordine edilmeli” diyor.
BAŞARILI LOJİSTİK SON KULLANICIYI RAHATLATIR
Özellikle lojistik operasyonlar başladıktan sonra yapılan değişikliklerin, operasyonun maliyetine ciddi yük bindirdiğini belirten Taner Ankara, bu yükün son kullanıcı fiyatlarını yukarı çektiğini ve yine marka sadakati açısından ciddi sorunlar yarattığını belirtiyor. Marka tarafında hizmet verecek lojistik uzmanlarının bu tür problemlerin önüne geçilmesini sağlayacağını belirten Ankara, büyük firmaların yanı sıra birçok KOBİ için de aynı durumun söz konusu olduğunu belirtiyor