Moda endüstrisi, üretimde su gibi kıt kaynakların yüksek oranda kullanılması nedeniyle çevreye olan etkileri hakkında çok fazla sorgulandı. Şimdi de moda şirketleri üzerinde Tier 1-4 raporlama düzeyi, Scope 3 veya Cradle-to-Gate olarak adlandırılan, genişletilmiş tedarik zincirine dair şeffaflığın sağlanmasına dair baskı giderek artıyor.
Birçok şirket faaliyetlerinde sürdürülebilir ve etik olduğunu iddia ediyor, ama bunu nasıl kanıtlayabilirler? Yeni düzenlemeler yürürlüğe girdikçe ve tüketiciler markanın çevreye olan etkileri konusunda daha kapsamlı beklentiler ortaya koydukça, moda markaları bu kavramlara uyumlu olduklarını iddia etmekten daha fazlasını yapmak zorunda.
Modanın çevre üzerindeki etkisi ve artan dış baskılar göz önüne alındığında, perakendeciler ve üreticiler sürdürülebilir geleceği bugünden desteklemek için etkili ve doğrulanabilir yollar geliştirmeli.
Moda markalarının daha sürdürülebilir olabilmek için şunları göz önünde tutması gerekiyor:
1) Sürdürülebilir ve mevzuatlara uyumlu ürünler tasarlamak
Gerçek anlamda sürdürülebilirlik, herhangi bir tasarıma başlamadan önce kaynaklara erişimle başlar ve tüm aşamalar boyunca devam eder. Moda koleksiyonlarının süreçlerinin, malzemelerinin ve üretim tekniklerinin kendilerine özgü çevresel etkileri vardır. Bu nedenle söz konusu etkilerin verilerine erişim için baştan sona inovasyona dayalı bir düşünce anlayışı benimsenmelidir.
Modern ürün yaşam döngüsü yönetimi (PLM) araçları, moda markalarının iplik ve elyaf seviyesine kadar inebilen malzeme ayrıntılarını üretim yeri, tedarikçi, uyumluluk ve test standartlarına dair bilgiler eşliğinde yönetmelerine yardımcı olabilir. Güçlü bir PLM, şirketlerin yalnızca Tier 1 aşamasındaki ana tedarikçisini değil, katmanlı tedarik zincirini yönetmek için iş ortaklarıyla gerçek zamanlı olarak etkileşim kurmasına yardımcı olabilir. Daha akıllı kaynak planlaması ve tasarımlar eşliğinde ürünler daha uzun süre dayanabilir ve nesiller boyu kullanılabilme potansiyeline kavuşabilir.
2) Tasarımda demontajı da göz önünde bulundurarak ürünün kullanım ömrünü uzatmak
Ne yazık ki birçok ürün yaşam dönüsünün sonunda çöpe gidiyor. Bazen bir yırtık veya leke nedeniyle giysi vaktinden önce atılabiliyor. Bu nedenle moda markaları yaşam döngüsünü uzatmanın yollarını düşünmeli ve onarım, kiralama, yeniden satış ve geri dönüşüm hizmetleri gibi mevcut ürünlere yönelik hizmetler sunmalıdır. Yeniden satış platformlarıyla sağlanacak entegrasyon, elde kalan ürünleri boşa gitmekten kurtarıp satılmalarına yardımcı olabilir.
Dünyanın en büyük geri dönüştürülmüş plastik iplik ve elyaf üreticisi GAMA Recycle Sürdürülebilir Teknolojiler, geri dönüştürülmüş ürünlere yeniden hayat veriyor. Ham malzemeleri dönüştürülmüş iplik ve pamukla değiştirerek çevre kirliliğini azaltıyor. GAMA günde 100 tona kadar geri dönüştürülmüş polyester elyaf üretiyor ve bu konuda tedarik zincirinde uçtan uca işbirliğini desteklemek için kullandığı modern ERP yazılımına güveniyor.
Modern, bulut tabanlı kurumsal uygulama platformu, döngüsel ekonomiyi desteklemek adına birbirinden farklı iş modellerinin yönetilmesine yardımcı olabilir ve moda şirketlerine marka deneyimini teşvik eden pek çok seçenek sunabilir.
Markalar da tasarımlarında kaliteli kumaşlar ve sürdürülebilir ambalajlar kullanarak sürdürülebilirliklerini artırabilirler. Bu tüketiciye yansıyan fiyatların yükselmesi sonucunu doğurabilir. Ancak maliyeti ürünlere katma değer olarak aktarmak, ürünlerin ömrünü uzatmak ve sürdürülebilirliği desteklemek uzun vadede müşteriler için daha faydalı olabilir. Yakın zaman önce McKinsey’in gerçekleştirdiği ankete katılanların yüzde 60’ı ürünleri çevre dostu ambalajlarda satın alarak yeniden kullanma veya geri dönüştürme niyetinde olduklarını söylüyor. Tüketicilerin yüzde 67’si, sürdürülebilir malzemelerin kullanımını önemli bir satın alma faktörü olarak görüyor ve yüzde 63’ü markanın sürdürülebilirliğe dair tanıtımlarını aynı şekilde değerlendiriyor. Bu, moda markalarının müşterilerini memnun etmek için pamuktan tüketiciye uzanan değer zinciri boyunca daha sürdürülebilir olmanın yollarını bulmasını ve sonuçları verilerle kanıtlamasını gerektiriyor.
3) Sürdürülebilirliğe dair verileri birleştirmek ve yayınlamak
Çevreye daha az etkisi olan ürün ve süreçleri ortaya koymanın yanı sıra, moda markalarının paydaşlara, tüketicilere ve denetleyici makamlara sürdürülebilirlik programları hakkında görünürlük ve şeffaflık sunması gerekiyor. Bunun yolu su kullanımı, karbon ayak izi, enerji kullanımı ve ürün bileşimi gibi sürdürülebilirlikle ilgili verilerin toplanıp yönetilmesinden, ardından bir iş zekası platformuyla değerlendirilmesinden geçiyor.
Moda markaları, bu bilgileri paylaşmak amacıyla dijital ürün pasaportlarını kullanarak verileri depolayabilir. Tüketiciler
bir giysinin üzerindeki etiketi veya QR kodunu tarayarak ürünün nasıl üretildiğine, bileşimine, kullanım ömrü sonunda hangi seçeneklerle değerlendirebileceğine ve nakliye/karbon ayak izi gibi sürdürülebilirliğe dair bilgilere erişebilir.
Bir markanın Tier 1-4 arasındaki çevresel etkisini ölçme süreci karmaşık ve zaman alıcıdır. Üstelik bu alanda genellikle doldurulması gereken veri boşlukları yer alır. Bu konuda uzmanlardan destek alabilirsiniz. Çevresel etkiyi ölçen özel çözümlerle işbirliği yapmak, markaların ürünleri için gerçek anlamda şeffaflık sunmalarına, tüketici ve kamu gereksinimlerini karşılamalarını sağlamalarına yardımcı olabilir.
Gerçek sürdürülebilirlik, daha dayanıklı ve geri dönüşüm değerine sahip ürünler tasarlamanın yanı sıra en başından itibaren üretim tedarik zincirinin tüm seviyeleri için veri toplanmasını ve görünürlüğü gerektirir. Tüketiciler her geçen gün daha fazla çevreye duyarlı hale geliyor. Bu nedenle moda markalarının sürdürülebilir uygulamaları benimsemesi gerekiyor. Geleneksel iş modellerinden döngüsel modaya geçiş operasyonel dönüşüm gerektirse de, bu yaklaşım ekonomik ve çevresel büyümeye dair yeni yollar açma potansiyeline sahip.
Bu yolculuğu başlatmak için markaların sürdürülebilirlik adımlarını bugünden atması gerekiyor.