Türkiye’nin yetiştirdiği genç tasarımcılardan Eda Akpınar, Istituto Europeo di Design Milano da moda ve tekstil tasarımını 1 yıl atlayarak, onur derecesi ile bitirmiş. Ardından okul yıllarında Milano moda haftasında defile arkalarında çalışarak, 2008 yılında ise Milano Nike’ta tasarım projesine katılma fırsatı yakalayarak çalışma hayatıma başlamış ve aynı yıl içerisinde kendi markası EAK’ı oluşturmuş. EAK markasının kimliğini oluşturan en önemli iki şey, oluşturulan desenler ve tamamen el işçiliği ile yapılan drapeler. Akpınar’ın tüm koleksiyonlarında en dikkat ettiği trend; sezonsuzluk! Her yıl tekrar tekrar bıkmadan giyilebilecek parçalar tasarlamayı, üzerine biraz sanat ve biraz da zanaat eklemeyi seviyor. Network, Mudo, Ltb gibi markalarda tasarımcı olarak görev alan Eda, şu anda İstanbul’da Frank Ny markası için kadın ve erkek casual giyim koleksiyonlarını hazırlıyor. Kendi markası EAK için yeni sezon hazırlıklarını sürdüren Eda Akpınar, başarıya uzanan yolculuğunu Konfeksiyon & Teknik dergimize anlattı.
Eda Akpınar ismini duyduğumuz zaman hatırlamamız gereken 3 kelime nedir?
“Tutku, pozitif enerji ve kaşif ruh… İşimi büyük bir tutkuyla yapıyorum, her gün yepyeni tecrübeler edinerek, işime ve hayatıma olumlu etkiler oluşturmaya çalışıyorum. Sanıyorum biraz işkoliğim. Fakat güler yüzlü olmak benim en güzel aksesuarım. Sadece işim özelinde değil, ilgimi çeken her alanda araştırma yapmaktan, hergün yeni şeyler keşfetmekten büyük keyif alıyorum. Bu yüzden sürekli seyahat etmek en sevdiğim hobilerim arasında.”
Çok memnun olduk. Şuan nelerle ilgilenmektesiniz, takip ettiğiniz şeyler (tekstil, moda, sanat, iş vs.)
“Ben de sizin gibi keyifli birini tanımaktan çok memnun oldum J Aslında birçok alandan, kendi mesleğimi ve benliğimi besleyecek şeyler bulabiliyorum. Bunların en başında seyahatlar gelmekte. Vakit bulabildiğim zaman bol bol yeni ülkeler gezme, tanıma fırsatı oluşturmaya çalışıyorum. Sergiler, konserler ve yeni tanıştığım insanlardan ilham alabiliyorum.”
Bu işin daha başında olanlara tavsiyeleriniz neler olur, (bir öğrenci olarak özel bir soru) ‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözüyle şimdiden planlamaları gerekenler nelerdir?
“Yeni başlayan meslektaşlarım için 8 yıllık çalışma hayatımdan tecrübe edindiğim en önemli şey: işlerini çok sevmeleri ve saygı duymaları gerektiği… Dünyada olan biten sosyal olaylardan sanata kadar birçok alanla ilgili olmaları ve araştırmaktan vazgeçmemeleri gerekir. Bir de kendi markalarını kurmadan önce kurumsal firmalarda çalışarak hem işin teknik deneyimini, hem de iş dünyasındaki profesyonellerin deneyimlerinden faydalanmalarını tavsiye ederim.”
En büyük hayaliniz şuan bulunduğunuz yer midir ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir?
“Tekstil sektöründe çeşitli firmalara tasarım danışmanlığı vermenin yanında kendi markamı yurtdışında bulunan bazı mağazalarda sergilemekte ve satışını yapmaktayım. Bunlarla ilgili her gün yepyeni hayat tecrübeleri kazanıyorum. Bu tecrübelerim ile ileride annem gibi bu işin mutfağından, raflarda yerini alan çıkış sürecine kadar olan yolculuğunu üniversitelerde veya ceşitli eğitim kurumlarında, tasarım eğitimi vererek öğrencilerle paylaşmak istiyorum. Kendi markamı uluslararası platformda daha sağlam bir yere konumlandırmak için çok çalışmaktayım. Akaretler W Hotel’de 2013 yılında yaptığım EAK lansmanı ile buyer ve müşterimle sıcak bir şekilde tanışma ortamım oldu. Bu gibi yeni lansmalara daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Bir yandan Türkiye’de tasarım firmalarına koleksiyonlar hazırlamaya devam etmek istiyorum. “
Genç tasarımcı grubunun ilk röportajını sizinle gerçekleştirdik bununla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mıdır J ?
“Bunun için sizlere teşekkür ederim. Genç tasarımcı adaylarının bizlerin deneyimlerinden ilham alarak, yepyeni bir heyecanlarıyla bu yola çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Kendimden örnek vermem gerekirse ben 3 seneyi aşkın birlikte çalışma fırsatı yakaladığım Arzu Kaprol’dan hem koleksiyonun teknik alanında, hem de işin ticari işleyişi hakkında birçok şey öğrendim. Türkiye’ nin sayılı başarılı tasarımcı ve markalarının başında gelen Arzu hanımın bizim gibi genc tasarımcılara çok iyi örnek olduğunu düşünmekteyim.
Yeni nesil tasarımcılarda gördüğünüz eksiklikler nelerdir?
“Eksiklik demek biraz negatif olacaktır, fakat onun yerine gözlemlediğim bazı durumları sıralayabilirim. Bu işi ne sadece sanat, ne de sadece ticari olarak görmemeleri gerekir. 2 etkeni de harmanlayarak olabildiğince kaliteli işler çıkarmak, işin teknik ve tasarım alanlarında daha fazla çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Her markanın veya firmanın kurumsal tasarım çizgisini oluşturması, bu anlamda oldukça önemlidir. Bu doğrultuda koleksiyondan sonra, pazarlama ve iletişim anlamında da stratejiler geliştirmeli, dünya modası platformuna ulaşmak için çok çalışmamız gerekir. Bu renkli ve göz alıcı dünya aslında çok detaylı bir çalışma ve emek isteyen bir sektör. Kısa sürede kolay bir şekilde belli bir noktaya gelme hırsı, hayallerimizi öldürüyor diye düşünüyorum.”
İş stratejinizden kısaca bahseder misiniz, bir firma nasıl hep peak kalır ve bu noktaya gelmek için yaptığınız ne gibi fedakarlıklar oldu?
“Biraz önce de bahsettiğim gibi marka veya firmanın tasarım duruşu sabit olmalı, hitap ettiği kitleyi iyi tanımalı ve bunun için de ciddi analizler yapmalıdır. Globalleşen dünyada lokalize durmamalı, bir çok anlamda teknolojiden faydalanmalıdır. Kendini geliştirmeli ve kaliteyi artı satışı arttırmanın stratejik ve uzun vadeli planlarını yapmalıdır. Ben öğrencilik hayatımda çalışma fırsatları yakalamak için çok büyük çaba gösterdim, küçük yaşta tecrübe edinerek tasarımın birçok alanında dokuma, örme veya deri gibi konfeksiyonun birçok dallarında tecrübe edindim. Fedakarlık olarak görmüyorum ama işimi aşkla yapmam sanıyorum ki bana pozitif anlamda katkı yapmaktadır.”
Modanın kalbi olan şehirler var NY, Milano gibi … İstanbul bu şehirlerle kıyaslandığı zaman hangi düzeyde seyrediyor?
“İşin sosyolojik tarafından hiç bakmıyor ve sürekli kendi güzel ülkemizi yargılıyoruz. Bu sayılan tüm şehirler sanatla ve tasarımla büyüyen çocukların gelecekte oluşturdukları dünyasıdır. Moda tasarım derneklerinin ve devlet desteklerinin daha uzun vadeli yatırımlar yapması gerektiğini düşünmekteyim. Firmalarla tasarımcıları birleştirecek daha verimli platformlar oluşturmasını, tasarımcılarla pozitif yatırımcılığı ortaklaşa yeni marka projelerin oluşturulması gerektiğine inanıyorum.”
Türkiye’deki moda sektörü bildiğiniz gibi ne yazık ki ikiye ayrılıyor. Tekstili bu şekilde ayrıma sürükleyen sizce nedir ve sektör nasıl daha iyi bir hale gelebilir?
“Firmaların hem tasarımda özgün olabilmeleri, hem de ticari olabilmeleri gerekir. Fakat markaların ilham alma süreci, copy paste işlerden uzakta kalarak gerçekleşmelidir. Dünyada birçok firma, senelerdir tasarımda çizgisine farklılık ve taze bir nefes katabilmeyi, tasarımcılarla olan işbirlikleriyle yapmaktalar. Türkiye’de bunun birçok güzel örneği yapılmaya başlandı. 2010 senesinde kendi markam EAK ile gerçekleştirdiğimiz Camper& friends projesi buna çok güzel bir örnektir. Bu işbirlikleri bizim gibi taze beyinler için hem daha fazla kitleye ulaşabilir koleksiyonlar üretmeyi, hem de firmalar için markalarına yepyeni bir soluk getirmektedir. Ülkemizde tekstilin büyümesi için hem genç tasarımcılara daha fazla iş imkanı veya iş birlikleri sunularak biryandan da kendi markaları için finansal destek sağlanmalıdır. “
Bir markanın tasarım departmanını yönetiyorsunuz ve ayrıca EAK olarak kendi markanız da var, bize biraz yaptığınız işlerden bahseder misiniz?
“Firmalara tasarım danışmanlığı altında yaptığım koleksiyonlarda markaların kendi çizgilerinde sadık kalarak, yepyeni bir gözle hem satışlı ürün gruplarını güncelleyerek, hem de yeni look parçalar ekleyerek müşterilere heyecan getirecek ürünler hazırlamaktayım. Hızlı ve sağlam bir şekilde sezonun trendlerinden esinlenerek ilk başta concept boardları hazırlayarak, daha sonrasında koleksiyonun tasarımlarından -fiting sürecine kadar tüm aşamalarında birebir ilgilenmekteyim. Firmaların koleksiyonlarında satış raporlarından, magazaya giren müşteri kitlesine kadar dersimi çok iyi çalışarak koleksiyon hazırlamaktayım. Fakat kendi markamın felsefesi tabi ki daha farklı. 2007’de patentini aldığım kendi markam EAK için kadın koleksiyonu yapmaktayım. Daha sanatsal ve zanaat içeren el işçiliği ve markama özgü olan kendi yaptığım ebru desenlerinden yola çıkarak koleksiyonlar oluşturmakta, sonrasında çekimlerle lookbookları oluşturup, yurtdışı moda ajanslarına yollayıp, büyük konsept mağazaları veya alışveriş merkezlerinin tasarım satın almacılarından sipariş almaktayım.”