Singer, Türkiye’deki 110. yılını çok özel bir sergi ile kutladı. Dünyaca ünlü marka, Anadolu’nun geleneksel uzun yastıklarının yeniden yorumlandığı sergide Türkiye’nin en ünlü 11 moda tasarımcısını bir araya getirdi. Singer, çok özel yastık tasarımlarının tanıtımı ve satışı için görkemli bir organizasyon düzenledi. 11 yastık, organizasyonda yapılan açık artırma ile satışa sunulurken elde edilen gelir eğitime destek olmak üzere bağışlandı. Proje Direktörü Nur Onur’un proje ile aynı adı taşıyan “Bir Yastığa Baş Koymak – Bir Yastık Hikâyesi” isimli kitabı da aynı gece davetlilerle buluştu.
Singer, “Bir Yastığa Baş Koymak-Bir Yastık Hikâyesi” adını verdiği sergisinde herkesi zaman tüneli içinde bir yolculuğa çıkardı. Muzaffer Çaha, Hakan Elyaban, Ahmet Eraslan, Vural Gökçaylı, Dilek Hanif, Cemil İpekçi, Sadık Kızılağaç, Yıldırım Mayruk, Faruk Saraç, Barbaros Şansal, Zuhal Yorgancıoğlu gibi “haute couture” alanında yüksek dikiş tekniğini yaşatan ülkemizin 11 ünlü modacının tasarımları mükemmelliğin sınırlarını zorladı. 140 x 45 cm ölçülerindeki yastık tasarımları; bazen bir ömrü, bazen bir ideali, bazen bir hayatı, evliliği ve her şeyden daha önemlisi aşkı simgelerken duygu dünyamızın kapılarını da araladı. Sergide Muzaffer Çaha, yin ve yang; Hakan Elyaban, aşkın sembolü gül; Ahmet Eraslan, gül ve diken; Vural Gökçaylı, aşkın ve ölümsüzlüğün adı olarak tanımladığı lale; Dilek Hanif, dantel temalı yastık tasarımları ile sergide yer aldı. Sadık Kızılağaç, tasarımında bir yastığa baş koymak için atılan ilk adımı vurgularken gelin ve damat figürleriyle dikkat çekti. Yıldırım Mayruk’un kadın vücudu şeklinde tasarladığı yastık, serginin en özel çalışmaları arasında kendine yer buldu. Zuhal Yorgancıoğlu aşkı, sarmaşık motifleri ile yastığa işlediği tasarımı ile sergiye farklı bir yorum getirdi. Faruk Saraç, galaksi ve yıldızlarıyla kozmosu tasarımına taşıdı. Barbaros Şansal, tasarımında dikenli tellere takılan kuş tüylerine yer verdi. Barbaros Şansal tasarımını “Etrafımıza örülü dikenli tellerden, kafeslerden kurtulmanın ve tüm değer sistemlerini aşmanın yolunu aramak belki çok daha zahmetli, kan ve ter dökmeyi gerektiriyor. İçinde bulunduğumuz ve baş koyduğumuzu sandığımız tüm değerlere yeniden bir dönüp bakmanın zamanı belki de artık çoktan geldi. Bunu yapabilmenin, bu kafesten kurtulabilmenin ilk durağı aşk vadisine girmek ve oradan geçerek tüm vadileri aşabilmekten geçiyor…” sözleriyle anlattı.
Cemil İpekçi ise birçok kültürde farklı anlamlar taşıyan lotus motifli çalışması ile sergiye katıldı. İpekçi, “Kayıp bir uygarlıkta su yüzüne çıkıp insanlık tarihinin önemli bir simgesi halini alan, içsel arınmanın ve saflığın temsili lotus tüm değişen değerler rüzgârına maruz kalsa da kendini korumayı başarmıştır. Binlerce yıllık geleneksel, kültürel ve ezoterik anlamların dinginliğinde yeni sabahlara uyanmanın ve lotusun düşsel zenginliğine günaydın diyebilmenin hazzını tasarımıma taşıdım” dedi.